Cinsel Bilgisizliğe ve Deneyimsizliğe Bağlı Yaşanan Cinsel Sorunlar

Cinsel Bilgisizliğe ve Deneyimsizliğe Bağlı Yaşanan Cinsel Sorunlar

Cinsel mitler, cinsellikle ilgili doğru olmayan, gerçeği yansıtmayan ancak kulaktan kulağa yıllar boyu yayılmış ve artık herkes tarafından kabul edilir hale gelmiş abartılı inanışlardır, bir bakıma bunlara hurafeler de diyebiliriz. Cinsel mitler bizim toplumumuzda son derece yaygındır, ancak sadece bizde değil tüm dünyada yıllardan beri süregelen yanlış cinsel inanışlar mevcuttur.


Cinsel mitler dünyada da yaygındır ve her toplumun kendi kültürel ve sosyal yapısına göre şekillenebilir. Her toplumun cinsellik konusunda kültürel inanışları ve davranış kalıpları da vardır. Bütün bunlar cinsel mitleri oluşturur. Cinsel mitler temelde cinsel bilgisizlik ve eğitimsizlikten kaynaklanır. Cinselliğin tabu olarak görülmesi, üzerinde konuşulup tartışılamaması cinsel mitlerin yaygınlaşmasına sebep olur. Cinsel mitler, cinsellikle ilgili abartılı ve gerçekçi olmayan beklentilerin oluşmasına, suçluluk ve pişmanlık hislerine, cinsellikle ilgili kaygı ve korkulara neden olarak cinsel işlev bozukluklarına da yol açabilirler. Cinsel mitleri ve bunların cinsel işlev bozuklukları üzerindeki etkilerini ilk araştıran uzmanlardan biri Dr. Bernie Zilbergeld’dir. Zilbergeld, basın yayı organlarındaki bazı haberlerin, erotik içerikli yayınların, toplum içinde anlatılan fıkra, espri ve şakaların ve özellikle de arkadaşların birbirlerine cinsel konularda aktardıklarının cinsel mitlerin toplumda yaygınlaşması ve kabul görmesi üzerinde etkili olduğunu ifade etmiştir.


En yaygın cinsel mitler şunlardır:


Cinsellik sadece seks demektir.


Toplumca en yaygın olarak inandığımız mitlerden biridir. Aslında sadece bizde değil, tüm dünyada cinsellik seks anlamına gelir düşüncesi yaygındır. Oysa ki cinsellik çok geniş bir kavramdır, sadece pensin vajinaya girmesi demek değildir. Kişinin cinsel kimliği ile ilgili olan her şey, yürüyüşü, oturuşu, kalkışı, giyim tarzı, ses tonu, konuşma şekli her şey cinselliğini yansıtır. Ayrıca seks dendiğinde bu sadece cinsel birleşme demek değildir, dokunmak, öpüşmek, sevişmek, sarılmak hepsi aslında seksin bir parçasıdır.


Erkek her zaman cinsel ilişkiye hazırdır.


Bu mit de yine toplumda çok yaygındır ve özellikle erkeklerin yaşadıkları cinsel sorunların ortaya çıkmasında etkilidir. Çünkü toplumda yaygın olarak erkeğin her zaman cinsel ilişkiyi istediğine, istemeyeceği bir zamanı olmadığına ve erkeğin penisinin en ufak bir uyarılmada sertleşip hemen cinsel ilişkiye hazır olacağına dair yaygın bir inanış vardır. Oysa ki erkeğin de cinsel ilişkiyi istemediği ya da hazır olmadığı zamanlar olabilir. Bu mit erkek üzerinde büyük bir baskı yaratır, sertleşme ve erken boşalma sorunlarına neden olabilir ve çiftin ilişkisi üzerinde de olumsuz etkiler yaratabilir.


Cinsel ilişkiyi erkek başlatır ve idare eder.


Bu da yine erkekler üzerinde baskı yaratan cinsel mitlerden biridir. Bu mit kadın üzerinde de baskı yaratır, cinselliği hep erkeğin başlatması gerektiği inancı kadının o an istese bile cinsel isteğini ifade edememesine yol açabilir.


Kadının seksi başlatması ahlaksızca bir davranıştır, yakışık almaz.


Bu da aslında ‘’cinsel ilişkiyi her zaman erkek başlatır’’ miti ile aynı anlama gelen bir cinsel mittir. Toplumda son dönemde biraz değişse de, hala sekste erkeğin egemen olması gerektiği gibi bir inanış vardır. ‘’Cinsel ilişkiyi erkek başlatmalıdır, kadın biraz naz yapmalıdır, hemen bunu kabul etmemelidir, çok hevesli görünmemelidir, cinsel arzusunu belli etmemelidir’’ gibi inanışlar kadının kendi cinselliğini bastırmasına ve cinsel işlev bozukluklarına yol açabilmektedir.


Erkeğin penisi sertleşir sertleşmez boşalması gerekir.


Bu erkeklerde erken boşalmaya neden olan mitlerden biridir. Çünkü erken boşalma sorunu ile bize başvuran erkeklerin birçoğu terapi sürecinde, aslında boşalma ile zevki eş değer tuttuklarını ve sevişmekten değil boşalmadan zevk alacaklarını düşündükleri için de erken boşaldıklarını fark etmektedirler. Penisin sertleştikten sonra boşalması gerektiği miti de erken boşalmayı desteklemektedir.


Cinsel ilişkide penis boyu çok önemlidir.


Yine erkekleri bunalıma sokan mitlerden biridir. Neredeyse tüm dünyada yüzyıllardan beri penis boyu ile erkeklik gücü arasında bir bağlantı kurulmuş ve erkeğin penisi ne kadar büyükse yatakta da o kadar iyi olacağı düşünülmüştür. Oysa ki penis boyu cinsel ilişkide çok da önemli değildir, çünkü kadının asıl zevk kaynağı klitoristir. Erkek kadının ruhunu okşarsa, ona güzel sözler söylerse, kadın yatakta beğenildiğini, arzulandığını hissederse, yeterli bir ön sevişme yapılır ve kadının klitorisi uyarılırsa kadın zaten cinsellikten zevk alacaktır. Penis boyu doğrudan kadını tatmin eden bir unsur değildir. Ancak ne yazık ki bu mit nedeniyle erkekler penisleri normal boyutta olsa bile onun küçük olduğunu düşünmekte, cinsel performanslarının iyi olmayacağı, eşleri tarafından beğenilmeyecekleri ve eşlerini tatmin edemeyecekleri endişesine kapılmaktadırlar. Bu yersiz bir endişedir.


Bütün fiziksel temaslar cinsel ilişki ile sonlanmalıdır.


Bu da yine yaygın bir mittir. Cinselliği çağrıştıran her eyleminin sonunun mutlaka cinsel ilişki ile bitmesi gerektiği inancı, çiftleri baskı altında bırakır. Oysa ki dokunmak, sarılmak, öpüşmek de bir ihtiyaçtır ve bazen kişi daha fazlasını istemeyebilir. O an onun ihtiyacı sadece sarılmak da olabilir.


Her erkek, kadına nasıl zevk vereceğini bilmek zorundadır.


Bu da erkeğin cinsel hayatını kabusa çeviren mitlerdendir. Çünkü sevişmeyi ve karşısındakine zevk vermeyi her insanın doğuştan bilmesi gerektiğine inanılır. Oysa ki her insanın farklı zevkleri ve istekleri vardır, herkes için standart bir sevişme şekli ve stili yoktur, bu nedenle o kişiyi tanımadan, onunla bazı şeyleri paylaşmadan her iki taraf için de tatmin edici bir cinsel ilişki yaşamak zordur. Partnerimizle konuşursak, duygu, düşünce, kaygı ve endişelerimizi paylaşırsak her şey daha güzel olacaktır. Ancak hem bu cinsel mitler hem de arkadaş çevresinde konuşulanlar, özellikle cinselliği merak eden ve cinsel açıdan henüz tecrübe yaşamamış erkekleri baskı altında bırakır ve erkekte ya partnerimi mutlu edemezsem endişesi doğar. Cinsellik doğal bir olgudur, ne kadar rahat ve doğal olursak o kadar keyifli hale gelir.


Cinsel ilişkide her iki tarafın da orgazm olması gereklidir.


Cinsel ilişkinin sonunda her iki tarafın da mutlaka orgazm olması gerektiği beklentisi de yine çiftlerin cinsel hayatlarını olumsuz etkileyebilir. Seksin de amaçları vardır ve her zaman amaç orgazm olmak değildir. Seksin ne gibi amaçları olabilir? Sevilmek, sevildiğini bilmek, korunmak, kendini iyi hissetmek, bir erkek tarafından çekici bulunmak, rahatlamak, gevşemek, stres atmak ve zevk almak. Bazen kişi sadece başka bir bedenin temasını ve sıcaklığını hissetmek için de cinselliği yaşamak isteyebilir. Amaç her zaman orgazm değildir. Orgazm hem ruhsal hem de fiziksel olarak yaşanan bir doyum halidir. Orgazmı takıntı haline getirmek, her ilişkiye ‘’ya orgazm olamazsam’’ ya da ‘’ mutlaka orgazm olmalıyım’’ diye başlamak kişiyi strese sokar ve mutsuz eder. Eğer zaten çift birbirini tanımaya zaman ayırır, kendini sevişmeye odaklar ve rahat olursa orgazm da gelecektir.


Cinsel ilişkide kadın ve erkek aynı anda orgazm olmalıdır, yoksa o ilişki başarısız olmuş demektir.

“Her ilişki mutlaka orgazmla sonlanmalıdır’’ mitinin yanı sıra bir de kadın ve erkeğin aynı anda orgazm olması gerektiği inancı da toplumda yaygındır. Aynı anda orgazm olmak gerçekten de cinsel bir mittir. İmkansız değildir ancak çok mümkün de değildir. Bu mit yeni evli çiftleri ya da cinsel açıdan henüz fazla deneyimi olmayan kişileri umutsuzluğa sürükleyebilir. Çift birbirini iyi tanıdığında, birbirinin nelerden hoşlandığını keşfettiğinde cinsel uyumu yakalar ve ancak o zaman boşalma zamanlarını birbirine göre ayarlayıp aynı anda orgazma ulaşabilir. Ancak bu bir gereklilik değildir, önemli olan orgazm olmak değil sevişmenin her anından zevk almaktır.


Partnerler birbirlerini severlerse ilişkiden nasıl zevk alacaklarını da bilirler.


Cinsel ilişkide partnere karşı hissedilen güzel duygular, sevgi, aşk tabi ki önemlidir. Ancak sadece seviyor olmak tatmin edici bir cinsel ilişki yaşamak için yeterli değildir. Birbirini tanımak, birbirinin istek ve arzularına saygı göstermek ve cinselliği konuşmak gereklidir.


Masturbasyon kötü bir eylemdir, pistir, zararlıdır.


Körlüğe, sağırlığı, deliliğe, sivilceye, vb. neden olur.Masturbasyonla ilgili mitler sadece bizim toplumumuzda değil, tüm dünyada fazlaca yaygındır. Masturbasyon kişinin kendi kendini tatmin etmesidir ve eğer kişinin bir partneri ya da eşi yoksa cinsel dürtüleri gidermenin sağlıklı bir yoludur. Ancak yüzyıllardan beri masturbason hep ayıp, kötü, günah, yasak olarak değerlendirilmiş ve masturbasyon yapan kişiler hep suçluluk, pişmanlık duyguları ile baş etmek zorunda kalmışlardır. Toplumda erkeklerin masturbasyon yapması daha normal kabul edilirken, kızların masturbasyon yapması daha da kötü olarak algılanır. Ancak şu bir gerçektir ki, doğuştan cinsel dürtüler her insanda vardır ve bu dürtüler tatmin edilmediğinde kişide sıkıntı ve stres yaratır. Masturbasyon cinsel dürtüleri tatmin etmek için sağlıklı bir yoldur, ancak suçluluk, günahkarlık duyguları ile yapıldığında cinsel işlev bozukluklarına yol açabilir. Masturbasyon; sağır yapmaz, körlüğe neden olmaz, kişinin ruh sağlığını bozmaz, ders çalışmayı ve konsantrasyonu engellemez, uyku sorunu yaratmaz, sivilceye neden olmaz, bunlrın hepsi cinsel mittir.


İlk cinsel ilişki kadın için acılı ve ağrılıdır. Mutlaka kızlık zarının kanaması gereklidir.


İlk ilişki ve özellikle de kızlık zarı hakkında bizim toplumumuzda yanlış inanışlar o kadar fazladır ki yazmakla bitmez. Bizler de bize başvuran danışanlarımızdan çok farklı cinsel mitler duyuyoruz. Özellikle ilk gece korkusu vajinismus hastalığına yol açabiliyor ve çiftler daha evliliğin ilk gecesinden büyük sıkıntılar yaşayabiliyorlar. Oysa ki kızlık zarında doğuştan bir delik vardır ve bu delikten adet kanı akar. Eğer ilk ilişkide kadın rahatsa, kendini kasmazsa, yeterli ön sevişme yapılırsa ve vajina ıslanırsa ilişki çok rahat geçekleşir ve acı, ağrı ve kanama olmaz.


Cinsel ilişki sırasında vajinanın kasılarak penisi sıkıştırması mümkündür.


Bize cinsel ilişkiye girmeme sorunuyla başvuran çiftlerin en çok korktukları olaylardan biri de kadın ve erkeğin birbirine kilitli kalmasıdır. Buna tıpta penis captivus adı verilir. Bu olay dişi köpeklerin erkek köpeğin spermlerini daha fazla tutabilmek ve döllenme olasılığını arttırmak için yaptığı bir davranıştır, ancak insanda vajinanın kasılıp penisi sıkıştırması mümkün değildir. Ancak bize başvuran hemen her çift bu kaygıdan bahseder, demek ki bu mit kulaktan kulağa yayılmış ve şehir efsanesi haline gelmiştir.


Yukarıda yazdıklarım cinsel mitlere bazı örneklerdir ve bu mitler gerçeği yansıtmadığı halde kişilerin cinsel hayatlarını olumsuz etkilemekte ve cinsel işlev bozukluklarına da zemin hazırlamaktadır. Cinsel mitlerin üstesinden gelmenin yolu cinsel eğitimdir, doğru ve sağlıklı bilgiye ulaşmaktır.

Diğer Çalışma Alanlarımız

ACİL DURUMLARDA HIZLI BİLGİ ALMAK İÇİN HEMEN ARAYIN