İnsan doğası gereği diğer insanlarla ilişki içersinde olan bir varlıktır. İki insan arasındaki en yakın ilişkilerden biri, belki de en yakını cinselliktir. Cinsellik iki insan arasındaki özel bir paylaşımdır ve iki tarafı da mutlu eden, kendilerini daha iyi hissetmelerine neden olan, birbirlerini daha iyi anlamalarını ve birbirilerine daha farklı bir gözle bakmalarını sağlayan önemli bir etmendir. Cinsellik insanın doğasında var olan bir etmendir. Tabi ki cinselliğe bakış açısı kültürden kültüre, toplumdan topluma hatta bireyden bireye farklılık göstermektedir.
Ülkemizde cinsellik aslında çok merak edilen, üstü kapalı konuşulan, utanılan ve hala tabu olarak algılanan bir konudur. Toplumumuzda cinsellik, çok da açıkça dile getirilebilen ve paylaşılabilen bir konu değildir. Daha çok ayıp ve yasak kavramlarıyla ilişkilendirildiği için, kişilerin kendilerini kötü hissetmelerine ve yanlış bir şey düşündükleri, hissettikleri ya da yaptıkları kapılmalarına bile neden olabilmektedir. Cinsellik insanla ilgili her şeyden etkilenebilir; insanların duyguları, değerleri, kişilikleri, hayata bakış açıları, sevdikleri ve sevmedikleri şeyler, olaylar karşısında tutumları, davranışları, fiziksel özellikleri ve toplumun kültür ve ahlaki değerleri, vb. cinselliği ve insanların cinselliğe bakış açılarını etkileyebilir. Aslında cinsel açıdan mutlu sağlıklı bir birey, hem fiziksel hem de ruhsal açıdan da daha sağlıklı olacaktır. Cinsel açıdan sağlıklı bir toplumda da, aslında kadına şiddet, taciz, tecavüz, cinsel içerikli suçların oranı da daha az olacaktır.
İkili ilişkilerde birçok kavram ön plana çıkabilir. İki insanın arasındaki uyum, anlaşma, sevgi, aşk, iletişim bir ilişkinin başlamasında ve sürmesinde etkili olan temel kavramlardır. Aslında cinsellik de bu kavramlardan biridir, çünkü kadın ve erkeğin doğasında olan, doğuştan gelen bir özelliktir. Cinsellik aynı zamanda özel ve mahrem bir konudur. Karşılıklı güven ve mahremiyet güzel bir cinsel hayat için önemli ve gereklidir. Cinsellik ikili ilişkilerde önemli bir kavramdır, toplum gereği bu durumu biraz arka plana ittiğimiz için, cinsel sorun yaşayan çiftlerle görüştüğümüzde hep anı şeyi duyarız. ‘’Cinselliğin bu kadar önemli olduğunu, bunu başarıp başaramamanın ya da kaliteli bir cinsellik yaşayamamanın aramızda bu kadar sıkıntı yaratacağını asla tahmin etmezdik’’ der çiftler. Aslında buradan cinselliğin ilişkilerde önemli olduğunu ve yolunda gitmeyen bir cinsel hayatın zamanla ilişkilerde bozucu bir etki yapabileceğini de anlamış oluyoruz.
Peki sevgi ve cinsellik birlikte midir yoksa ikisi ayrı ayrı kavramlar mıdır? İkili ilişkilerde kimi zaman sevginin ön planda olduğunu görüyoruz, kimi zaman cinselliğin ve cinsel tatminin ön planda tutulduğu ilişkiler de var. Birbirini çok sevmeleri çiftin güzel bir cinsel hayata sahip olacakları anlamına gelmiyor her zaman, ancak sevginin cinsellikle beraber olması da çiftin genel anlamda daha tatmin edici bir hayatı olmasına da yardımcı oluyor. Kişinin genel mutluluğuna ve hayata olumlu bir bakış açısına sahip olmasına katkıda bulunabiliyor.
Kimilerine göre, aşk ve cinsellik farklı konulardır, birbirine karıştırmamak gerekir. Burada sevginin, aşkın ve cinselliğin kişi tarafından nasıl algılandığı da önemlidir. Bazı kişilerde sevginin daha masum bir şey olduğu ve cinselliğinse daha dürtüsel bir şey olduğu ve sevgiye yakışmadığı gibi bir düşünce olabiliyor. Bunun temelinde o kişinin yetiştiği aile, anne ve babanın birbirine yaklaşımı, birbirilerine çocuklarının yanında sevgi gösterip göstermedikleri, kişinin yetiştiği kültür ve çevre, vb. etkenler yatıyor. Bunlar bir araya geldiğinde o kişinin sevgiye ve cinselliğe bakış açısını olumsuz etkileyebilir. Bu şekilde bir bakış açısına sahip olan bir kişi cinsellik ve sevgiyi birbirinden ayırabilir, hatta evliliğinde cinselliği yaşamak konusunda zorlanabilir.
Bazı kişilere göre de, aşk ve sevgi varsa cinsellik mükemmel olacaktır. Ancak bu da çok doğru bir düşünce değildir, çünkü birbirini çok seven çiftlerin arasında bile bazen cinsel uyum olmayabilir. Bu da yoğun bir aşkla evlenen çiftlerin hayal kırıklığına uğramalarına neden olabilmektedir. Cinsel sorunla bizlere başvuran çiftlerin çoğu birbirini çok sevdiklerini ya da severek evlendiklerini söylerler. Ancak cinsel hayatlarında bazı sorunlar vardır ya da mutlu bir cinsel yaşantıları yoktur. Bu yüzden birbirini çok sevmek bazen mutlu bir cinsel hayata yol açar, ama bazen de sevgi cinsel hayattaki mutluluğa yeterli olmayabilir.
Cinselliği kişilerin nasıl algıladığını çocukluk ve aile yaşantıları ve çevre büyük ölçüde belirliyor. Buna göre kişinin gelecekteki cinsel yaşantısı da şekilleniyor. Bazı kişiler için cinsellik bir sevgi gösterme yolu da olabilir. Herkesin sevgiyi nasıl ve ne derecede hissettiği ve sevgisini gösterme şekli birbirinden farklıdır. Bu da yine aileden model alma yoluyla öğrenilmiştir. Cinsellik kimi kişiler için sevgiyle ilişkilendirmezken, kimi kişiler içinse sevgiyi gösterme ya da karşısındaki kişiden sevgi ve ilgi alma yollarından biri olabilir.
Peki sevgi, cinsellik ve şiddet birarada olabilir mi?
Şiddet, hiçbirimizin hayatta karşılaşmak istemeyeceği kavramlardan biridir. Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) tanımına göre şiddet; sahip olunan gücün yaralanma veya kayıpla sonlanan/sonlanma olasılığı yüksek bir biçimde bir başka insana, kendine, bir gruba veya bir topluma karşı tehdit yoluyla ya da bizzat uygulanması anlamına gelmektedir. Bir kişinin isteği dışında maruz kaldığı her şey şiddet olarak düşünülebilir; bu psikolojik, fiziksel, sözlü ya da cinsel olabilir. Ne yazık ki şiddeti, özellikle de kadına şiddeti evlilik içinde ve evlilik olmayan flört ilişkilerinin içinde de sıkça görüyoruz ve duyuyoruz. Şiddet kabul edilebilir bir durum değildir, çünkü her insanın bireysel bir alanı vardır ve kişinin rızası dışında bireysel alanına müdahale edilmesi insan haklarına aykırıdır. Ancak tabi ki ruh sağlığı uzmanları olarak şiddeti değerlendirirken neden oluştuğu, nasıl ortaya çıktığı, geçmiş öyküsü ve tetikleyen durumlara da bakmamız gerekiyor. Şiddet durup dururken ortaya çıkmaz, mutlaka onu tetikleyen bireysel ya da ilişkisel faktörler vardır, bunların değerlendirilmesi gerekir.
Kişilerin aynı cinselliği algılayış biçimlerindeki farklılıklar gibi, şiddeti algılayışlarında da farklılıklar olabilir. Bazen ikili ilişkilerde kişiler bazı davranışlara tölerans gösterebilirler ya da eşlerinin/partnerlerinin uyguladığı bir takım şiddet içerikli davranışları ya da kıskançlığı sevginin bir belirtisi olarak da görebilirler. Burada kişinin var olan durumu ve neyi şiddet olarak algıladığı da önemlidir. Şiddet her şekilde olumsuz bir durumdur ve kabul edilebilir değildir, ancak yine kişilerin çocukluklarından, yetiştikleri aile ve çevreden ve kişilik yapılarından kaynaklı olarak şiddete bakış açıları farklı olabilmektedir.
Şiddet bazen cinselliğin içerisinde de yer alabilmektedir. Cinsellik sevgi ve hazzın paylaşımıdır, içeriğinde romantizm ve duygusallık olabilir ancak bazı kişiler cinselliğin içerisinde şiddet olmasını da tercih edebilirler. Dünya Cinsel Sağlık Birliği’nin 17 Nisan 2007’de Sydney’de yapılan kongresinde belirlediği Cinsel Haklar Bildirgesi’nde; cinsel taciz, baskı ve şiddet varsa cinsel sağlıktan söz edilemeyeceği belirtilmiştir.
Şiddet cinselliğin içinde fantezi şeklinde ortaya çıkabilir. Sevgi ve romantizm gibi hislerin yoğunlukta yaşandığı cinselliklerde bile bazen fantezi olarak şiddet olarak kullanılabiliyor. Bunun ne kadarı kabul edilebilir düzeydedir, ne kadarı kabul edilemez bunu yine kişinin ve çiftin duygu, düşünce, istek ve beklentileri belirliyor. Eğer iki taraf da cinselliğin içinde sert davranışlardan hoşlanıyorsa bu durum o çift için fantezi olarak değerlendirilir. Bazen kişilerin kontrol etmeye, edilmeye ve güç uyulamaya dair hayalleri ve fantezileri olabilir. Ancak eğer bu durum bir tarafa zarar veriyorsa, o zaman bu durum cinsel şiddet olur. Kişi bunun farkında olabilir, bazen de farkında olmayabilir. Cinsellik özel ve mahrem bir konu olduğu için, çiftleri rızası varsa aralarında bazı oyunlar oynayabilirler ve buna fantezi denebilir, ancak bir tarafın rızası yoksa, diğeri ona baskı ve şiddet uyguluyorsa, zorlama varsa o zaman bu fantezi olmaktan çıkar. Bu kabul edilebilir bir durum değildir. Bu noktada çiftin arasında huzursuzluklar, kavgalar olabilir ve ilişkileri bozulabilir. Yardım arayışına girerlerse de çiftin ve bireylerin neden özellikle böyle şiddet içerikli durumlardan zevk aldıklarını ve bunu cinsellikle nasıl ve ne zaman ilişkilendirdiklerini araştırmak gerekir. Bu da genellikle yine çocukluk ve aile ilişkilerine dayanır.
Sevgi, aşk, cinsellik ve şiddet bir arada var olabilir de olmayabilir de, sevgi ve cinselliğin bir arada olması istediğimiz bir durumdur. Ancak sevgi ve cinsellikte şiddet olması pek de istendik bir durum değildir. Ancak bazı bireyler ve çiftler bir başkasına zarar vermedikleri sürece bunu da tercih edebilirler. Ancak sevgi dolu bir cinsellik daha tatmin edicidir, amaç keyif almak ve mutlu olmaktır ve hayata daha olumlu bir bakış açısı geliştirmektir.